Güncel
Rusya’nın Suriye Kürtleri hesabı
Rusya’nın Kürtlerle ilgili tavrı veya Suriye’nin bölünmesine karşı tutumu, başlı başına stratejik bir plan değil, Suriye muhalefeti ve Türkiye’ye karşı güçlü bir kozdan ibaret. Fakat bu kozu oynamak tüm ittifak ve hesapları altüst edebilir.
Kremlin, Suriye’de saÄŸladığı askeri ve siyasi avantajları, Suriye’de siyasi rejimin türü ve içeriÄŸi ile gelecekteki Suriye devletinin yapısına iliÅŸkin vizyonunu dayatmak için kullanmaya çalışıyor.
Yaptığı açıklamalarla ve Suriye’de sahadaki eylemleriyle Rusya’nın siyasette “uçurum aÄŸzında cambazlık” politikası izlediÄŸi söylenebilir. Moskova bu iÅŸten en büyük kazançla çıkmak için komÅŸu ülkelere ve Avrupa’ya karşı tehdide, korkutmaya ve baskıya baÅŸvuruyor.
Rusya’nın geçtiÄŸimiz Eylül ayının sonunda Suriye’ye yaptığı müdahalenin ilk günlerinden bu yana izlediÄŸi politikalar, Moskova’nın stratejisinin üç ana hedefe dayandığını gösteriyor.
Birinci hedef, Devlet BaÅŸkanı BeÅŸÅŸar Esed rejiminin son sığınağı olabilecek “faydalı Suriye”nin sınırlarını çizmek. Rusya, tabiri caizse rejimin “insan kaynağı stoÄŸu”nu korumak amacıyla sahil bölgelerindeki askeri varlığını güçlendirdi.
İkinci hedef, rejim ve müttefiklerinin mevzilerini güçlendirmek, silahlı muhalif grupları büyük kent merkezlerinden uzak tutmak. Rusya bunu rejime yönelik ablukalarının kaldırılması karşılığında silahlı unsurların söz konusu bölgelerden çıkmasını sağlayarak ya da askeri operasyonla gerçekleştirmeye çalışıyor.
Üçüncü hedef ise silahlı muhalefetin özellikle Türkiye’den iç ve dış lojistik hatlarını kesmek.
Önce inkar sonra askeri müdahale
Rusya, Mart 2011’de Dera’da baÅŸlayan olaylardan bu yana, rejimin Suriye’ye karşı komplo yapıldığına dair görüşünü benimseyerek bir halk ayaklanmasının varlığını inkâr etti. Moskova'nın askeri müdahalesi ise Suriye devrimi tarihinde önemli bir dönüm noktası oldu.
Böylece Rusya’nın rejime desteÄŸi, Esed'i kınayan birçok giriÅŸimi veto etmek, siyaset ve medya alanında rejime destek vermek ve bunların yanı sıra silah, mühimmat ve para saÄŸlamanın ötesine geçerek, envai çeÅŸit silahlarını kullanmasına kadar vardı.
Rusya, Suriye’deki askeri stratejisini birçok faktörden istifade ederek ÅŸekillendirdi. Bu faktörlerin en önemlileri ÅŸunlar:
- Uluslararası koalisyonun Suriye ve Irak’ta IŞİD’e karşı savaÅŸta elde ettiÄŸi baÅŸarısız sonuçlar
- Rusya’nın muazzam bir ateÅŸ yoÄŸunluÄŸunu kullanabilme gücünü ortaya çıkarmak
- Çeçenistan Savaşı’nda Grozni’nin tahrip ediliÅŸine bir simülasyon olarak “yakıp yıkma” taktiÄŸine baÅŸvurmak
- Muhaliflerin bölgelerini ele geçirmek için karada destekçi birliklerin olması
Rusya ayrıca, bazı Arap ve bölge ülkelerinin, Moskova'nın müdahalesi sayesinde Ä°ran’ın Suriye’de temelde mezhepçi politikalar üzerine kurulu olan nüfuzunun hafifletilebileceÄŸi yönündeki inancından da faydalandı. Amerikan tutumunun zayıflığı ve Obama yönetiminin Rus bombardımanına karşı açık bir muhalefet göstermemesi de bu politikada rol oynadı.
Birçok uzman, Rusya’nın sahadaki askeri “zaferlerinin” siyasi açıdan Suriye rejimini zayıflatmaya katkı saÄŸlayacağı ve rejimi Rusya’nın bölgesel ve uluslararası taraflarla yapacağı anlaÅŸmayı kabul etmek zorunda bırakacağı kanaatindeydi. Buna göre, Esed’in ve belki de başında bulunduÄŸu rejimin iktidardan uzaklaÅŸtırılmasına yol açacak politik geliÅŸmeler karşılığında, Rusya ile Batı arasındaki tüm anlaÅŸmazlıklar çözülecek, Moskova’nın ekonomisini güçlendirip OrtadoÄŸu’daki varlığını pekiÅŸtirecek teÅŸvik mekanizmaları iÅŸletilecekti.
GeçtiÄŸimiz Kasım ayında Paris’te meydana gelen terör saldırılarını da kendi menfaatine kullanan Moskova, terör örgütleriyle savaÅŸmaya öncelik verilmesinin ve IŞİD’le savaÅŸta bir uluslararası koalisyon kurulmasının önemine vurgu yaparak terör karşıtı bir kampanya yürüttü. Böylece uluslararası arenadaki yalnızlığını azaltmada kısmen baÅŸarılı oldu. Ayrıca Avrupa ve ABD’nin geçiÅŸ döneminde Devlet BaÅŸkanı Esed’in akıbeti konusunda takındığı ÅŸiddetli tavrı hafifletti.
Öte yandan Rusya, geçtiÄŸimiz 24 Kasım’da Türkiye-Suriye sınırında bir savaÅŸ uçağının düşürülmesini fırsat bilerek, Ankara’nın desteklediÄŸi, Suriye’nin kuzeyinde bir tampon bölge ya da uçuÅŸa yasak bölgeye hiçbir surette izin vermeyen yeni bir politika izledi.
Rusların güç patlaması
Moskova, sahadaki “yakıp yıkma” politikasına paralel olarak, Suriye krizini çözüme kavuÅŸturma iddiasıyla kapsamlı bir siyasi süreç baÅŸlatmak için yoÄŸun bir diplomasi trafiÄŸine giriÅŸti.
Bu uluslararası hareketlilik, Viyana ve Cenevre’de bir dizi kararın benimsenmesine yol açtı. Kararlar, Cenevre-3 görüşmeleri için çaÄŸrıda bulunan 2254 sayılı BirleÅŸmiÅŸ Milletler Güvenlik Konseyi kararıyla taçlandırıldı.
Rus tarafı ile Suriyeli müttefiki, her zaman olduğu gibi, müzakereleri küçük detaylarla boğdu. Belirsiz kalan noktaları istismar ederek görüşmelerin içini boşalttılar. Şubat ayının başında yürütülen görüşmelerde olduğu gibi, gerektiğinde müzakereleri daha başlamadan kesintiye uğrattılar.
Suriye müdahalesi sonucunda bir güç patlaması yaşayan Moskova, terör örgütleri tasnifini rejimin tasnifine uyacak biçimde dayatmaya çalıştı.
Rusya DışiÅŸleri Bakanlığı, Cenevre-3 müzakerelerine katılacak muhalefet heyetinin yapısına dahi müdahale etti. Bazı kiÅŸilerin muhalefet heyetinin dışında tutulmasını, Rusya’ya ya da rejime yakınlığıyla bilinen Moskova, Astana veya Kahire toplantılarına katılan bazı kiÅŸilerin de dâhil edilmesini defalarca talep etti.
Moskova, Salih Müslim’in muhalefet heyetinde temsil edilmesi konusunda ısrarlı davrandı. Silahlı mücadeleyi reddedip ancak daha sonra – Rus yetkililere göre – Suriye topraklarının yüzde 15’inden daha fazla bir bölgeye hâkim olan “Demokratik Suriye Güçleri” adında Kürtlerden ve Araplardan oluÅŸmuÅŸ bir askeri grubun baÅŸkanlığını üstlenen Heysem Mennâ’nın muhalefet heyetinde yer alması için de benzer bir tavır sergiledi.
Rus savaÅŸ uçağının düşürülmesinden sonra Ankara’ya karşı intikamcı bir tavır takınan Moskova, Türkiye ile savaşını daha ileri bir noktaya götürerek Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve Demokratik Suriye Güçleri’ni güçlendirmeye baÅŸladı.
NATO’nun tepki vermekte zayıf kalmasını ve ABD-Ankara arasında büyüyen anlaÅŸmazlıkları kullanan Moskova, Kürtlere olan desteÄŸini artırdı. Bir taraftan Halep’in Türkiye’yle irtibatını tamamen koparmak, diÄŸer taraftan da rejimle ittifak halinde olan, Batı ve Moskova tarafından doÄŸrudan desteklenen Kürt güçlerinin Azez, Etarib ve Tel Rıfat çevresinde geniÅŸ bölgeleri ele geçirmesi için Halep’in kuzey kırsalını yoÄŸun bombardımana maruz bıraktı.
Rusya’yı en mutlu edecek senaryo
Rusya’nın Suriye konusundaki kararlılığı, düşmanlarından öte müttefikleri için de sürpriz oldu. Kremlin Eduard Åževardnadze, Saddam Hüseyin, Muammer Kaddafi, hatta Slobodan MiloÅŸeviç gibi önceki müttefiklerine yaptığının aksine, devrimin üzerinden yıllar geçtiÄŸi halde Esed rejiminin elini bırakmadı.
Kremlin’in bu kararlılığı, Rusya’nın Suriye’deki çözüm senaryosuyla ilgili talep çıtasını da yükseltmiÅŸ durumda. Bu çıta, ekonomik, siyasi ve askeri alanlarda Rusya’yla sıkı iliÅŸkileri olan, Esed liderliÄŸinde bütünleÅŸik bir Suriye’ye kadar gidiyor. Bu çözüm senaryosunda belki muhalefetten bazı kesimlerin yönetime katılımını saÄŸlamak için “ulusal birlik hükümeti” tarzında deÄŸiÅŸiklikler olabilir. BaÅŸta IŞİD ve Nusra Cephesi olmak üzere Moskova’nın terörist olarak nitelediÄŸi örgütlerin etkisiz hale getirilmesi için iç ve bölgesel dinamikleri kullanmak, petrol ve silah satışı gibi piyasalara iliÅŸkin konularda bilhassa Körfez ülkeleri olmak üzere Arap ülkeleriyle sıkı iliÅŸkiler tesis etmek planlanan deÄŸiÅŸikliklerden bazıları.
Moskova, Suriye’de siyasi bir çözüme ulaÅŸmanın, Brüksel’in mülteci sorunlarını ve AB’nin geleceÄŸine yönelik etkilerini çözmede yardımcı olacağı görüşünde. Bu ise Batı’nın finans ve petrol sektörlerinde uyguladığı yaptırımlar karşılığında, Kırım’ı ilhak dosyasının kapatılacağı, DoÄŸu Ukrayna sorunlarının çözüleceÄŸi bir anlaÅŸma için zemin hazırlayacak.
Moskova’nın bu hedeflerin tümünü gerçekleÅŸtirmeyi ümit etmediÄŸi aÅŸikâr. Rusya, bundan dolayı kartlarını bilerek karıştırdı. Rus yetkililerin açıklamaları birçok yönden belirsiz ve gizemli kaldı. ÖrneÄŸin Rusya, Esed’i deÄŸil, devleti ve kurumlarını ayakta tutmak için çaba gösterdiÄŸini, Suriye’nin toprak bütünlüğünü desteklediÄŸini ve federasyon projelerine karşı olduÄŸunu defalarca açıkladı. Bununla birlikte, Suriye halkının talep etmesi durumunda herhangi bir seçeneÄŸi reddetmeyeceÄŸini de ekledi. Böyle bir formül de çeÅŸitli yorumlara kapı aralar nitelikte.
Federasyon ve Kürt kartı
Kremlin, Rus uzmanların Batılı meslektaÅŸlarıyla, Suriye’nin gelecekteki yapısı için çözüm olarak Kosova senaryosunu ihtimal dışı görmediklerini ve federasyon konusunu tartıştıklarını açıkladı. Bu, daha önce tanık olmadığımız bir itiraftı. Bu seçenekle Rusya, asgari hedeflerini garanti altına almış oluyor. Rus basınına sızan haberlere göre Rusya, Esed’i destekleyen Alevi azınlığın haklarını teminat altına alacak bir “Alevi üçgeni” kurmayı hedefliyor. Böylece Tartus Deniz Ãœssü ile Hmeymim Havaalanı’nın yanı sıra Rus ÅŸirketlerinin Suriye sahillerindeki petrol ve gaz yatırımlarına iliÅŸkin hakları da korunmuÅŸ olacak.
Aynı kaynaklara göre, Suriye’nin kuzey ve kuzeydoÄŸusundaki bölgelerde Kürtlerin öz yönetimleri olacak. Rusların PYD’ye desteÄŸi, rejimin 2011’de baÅŸlattığı politikanın devamı niteliÄŸinde. Zira rejim, bölgedeki kartları karıştırmak için, toplum ve güvenlik istikrarını bozmak amacıyla 2011’de ülkenin kuzeydoÄŸusunda Kürt çoÄŸunluÄŸun yaÅŸadığı bölgelerden çekilip oradaki yönetimi PYD’ye teslim etmiÅŸti. Nitekim PYD güçleri, söz konusu bölgelere hâkim olmasıyla birlikte Araplara ve muhalif Kürtlere karşı etnik temizlik yaptı.
Rusya, Kürt güçlerinin uluslararası koalisyonun desteÄŸiyle sahada IŞİD’e karşı savaÅŸta kazandığı şöhretten istifade ederek bu güçlerle olan iliÅŸkilerinin Amerika tarafından veto edilmesini önledi. Hatta Suriye Kürtlerini desteklemede daha da ileriye giderek, geçtiÄŸimiz ay Moskova’da siyasi ve sembolik adım niteliÄŸinde “Batı Kürdistan” (Rojava) temsilciliÄŸinin açılmasını saÄŸladı.
Rusya’nın Kürtlere verdiÄŸi bu destek, Türkiye’ye büyük bir darbe niteliÄŸinde. Zira, bu destek, Salih Müslim’in partisi PYD’nin kurduÄŸu Kürt kantonlarının birleÅŸmesi, yani doÄŸuda Haseke’den batıda Ä°skenderun’a kadar sınır boyunca uzanması anlamına gelecek.
Bu ise Türkiye sınırında, ülkenin güvenliÄŸini tehdit altına sokabilecek, bütüncül bir Kürt entitesinin ortaya çıkması ve de Ankara’nın 30 yıldır devam eden savaÅŸa son vermek amacıyla birkaç yıldır Kürtlerle baÅŸlattığı siyasi çözüm çabalarının sabote edilmesi riski demek.
Belki de en tehlikelisi, bu durumun Irak ve Suriye’den sonra Türkiye Kürtlerinin de özerklik duygularını harekete geçirme ihtimali.
Rus uzmanların, Suriye’de federasyon formülünün baÅŸarılı olamayacağını ve Suriye gibi etnik, mezhep ve din çeÅŸitliliÄŸine sahip bir ülkeye uzun vadede istikrar ve güvenlik getirmeyeceÄŸini bildiÄŸi kesin. Humus ve sahil kentlerinin oluÅŸturması öngörülen “Alevi üçgen”inde bile Alevi çoÄŸunluk bulunmuyor. Aynı durum Kürtlerin ana bölgeleri için de geçerli.
Federasyon fikri, Rusya'nın dünyayı ve bölge ülkelerini “teröre karşı” Esed’li bir Suriye konusunda ikna etmemesi durumunda öne süreceÄŸi alternatif bir plan ya da Türkiye üzerindeki baskıyı artırmasını saÄŸlayacak bir araç gibi görünüyor.
Öte yandan Federal Suriye planı, bölge ülkelerini yakın zamana kadar imkânsız görünen ittifaklara götürecek; sınırların yeniden çizileceÄŸine dair korku, Türkiye, Ä°ran ve Suudi Arabistan’ı bu plana karşı birleÅŸtirecektir.
Bütün bunlar çerçevesinde, Rusya’nın Kürtlerle ilgili tavrı veya Suriye’nin bölünmesine karşı tutumu, baÅŸlı başına stratejik bir plan deÄŸil, Suriye muhalefeti ve Türkiye’ye karşı güçlü bir kozdan ibaret. Fakat böyle bir kozu oynamak tüm ittifakları ve hesapları altüst edebilir. Bu da Moskova’nın oldukça ihtiyatlı davranmasını, ince ve karmaşık hesaplar yapmasını gerektiriyor.
Belki de Rusya’nın Esed’in akıbetiyle ilgili tutumunu yumuÅŸatması ve zaman kazanmaya ve komÅŸu ülkeleri korkutmaya yönelik taktiklere baÅŸvurmadan Suriye bütünlüğünü koruması gerekli olabilir.
Aksi halde, uzun süreli yıpratıcı bir savaÅŸ yaÅŸanabilir, Suriye yangını Rusya’nın kalbine ulaÅŸabilir, ekonomik yaptırımların devam etmesiyle birlikte petrol fiyatları düşebilir – ki bu Kremlin aleyhine toplumsal ve siyasal çalkantılara neden olabilir. Dolayısıyla, daha önce Batı'yı Afganistan, Irak, Somali ve diÄŸer ülkelere müdahale etmemesi konusunda uyaran Rusya, bu kez bizzat kendisi aynı hataya düşmüş olur.
Körfez ülkeleri, Rusya’yı net bir seçenek ile karşı karşıya bırakmalı. O seçenek de Rusya’nın ekonomik çıkarları, petrol ve gaz konusunda koordinasyon, barışçıl amaçlı nükleer enerji alanlarında iÅŸbirliÄŸi ve silah anlaÅŸmalarının devam etmesi karşılığında, Suriye krizinin çözümünde Suriye halkının beklentilerini ve bölge ülkelerinin çıkarlarını gözetmesi olmalı.
Sâmir İlyas, Rusya uzmanı yazar.
Henüz yorum yapılmamış.